DEHB Sıklıgı

DEHB Sıklığı Artıyor mu?

"Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Sıklığı Artıyor mu?"

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu hareketlilik, dikkat sorunları ve dürtüselliğin ön planda olduğu önemli bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanılamaları sıklıkla çocukluk döneminde olmasına rağmen tüm yaşlarda tanılama olabilmektedir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu sıklığı gerek toplumsal farkındalığın artması, gerek ulaşılabilir sağlık koşullarının değişmesi, gerekse sosyal yaşamın gereklerinin giderek daha çok katılaşması sonucunda tanılamalar giderek artmaktadır. Klasik bilgi olarak yapılan kabul görmüş epidemiyolojik çalışmalarda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun yaklaşık dünyada görülme sıklığının yüzde beş olduğu ifade edilmektedir. Her ne kadar çalışma dizaynı kaygı uyandırıcı olmasına rağmen aşağıdaki makale bu oranın yükselmiş olabileceğine işaret etmektedir.

Geçtiğimiz günlerde New York Times’da çıkan bir makalede Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile ilgili Amerika Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi epidemiyolojik verilerine yer verildi. Amerika Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından yürütülen bu kapsamlı çalışmada şubat 2011 – haziran 2012 yılları arasında, 0- 17 yaş aralığında, 95, 677 çocuk ile ilgili aileler ile görüşme yapılarak (telefon ile yapılandırılmış anket formu kullanılarak) bilgi toplandı.

Bu çalışmanın sonuçlarına göre Amerika birleşik devletlerinde DEHB sıklığı %11 olarak saptanmıştır. Diğer yönden çalışmanın en ilgin yönü ise ergenlik döneminde her 5 ergenden 1 tanesinde DEHB tanısı konulabilecek kritelerin saptanması olmuştur. Diğer bir ilginç nokta ise bu çalışmanın verileri 2007 tarihli çalışma ile kıyaslandığında 4- 17 yaşları arasında çocuklarda DEHB sıklığı %16, geçtiğimiz 10 yıl ile kıyaslandığında ise %41 artış olduğu saptanmıştır. Bu ilginç veriler toplumun %20 sinde görülebilen bir sorunun, gerçek anlamda görülen bir sorun mu yoksa günümüz toplumsal değerlerinin beraberinde getirdiği bir farklılık mı sorusunu da beraberinde getirmektedir. Diğer bir deyişle her 5 ergenden 1 inde görülen bir sorun, normalin dışında olma kavramı ile açıklanabilir mi? Bu süreçte her ne kadar resmi epidemiyolojik rakamlar oranlar ile ilgili net bir veri sağlamasına rağmen veri toplanması sürecinde yalnızca anne ve baba geri bildirimlerinin kullanılması ve anket formu üzerinden tek bir tarama değerlendirme yapılması bu çalışmanın gerçek verileri yansıtmadığı yönündeki kuşkuları güçlendirmektedir. Diğer yönden bu verilerin etkili olduğu bir süreç içerisinde DSM – V ile birlikte DEHB tanısı yaş kesme değerlerinin değişmesi üzerinde bu verilerin etkisinin olduğu söylenebilir.

Bu çalışmada her ne kadar anne ve baba değerlendirme merkezli uygulamalar konusunda değerli bilgiler sunulmasına karşın, DEHB ’nin çok boyutlu ve heterojen yapısı dikkate alınmamıştır. Özellikle yapılan diğer çalışmalarda ortaya konulan ebeveyn geri bildirimleri merkezli değerlendirmelerde orta ve orta üst sınıf ailelerin aşırı tanılamaya maruz kalma olasılıklarının daha yüksek olması gibi bir sonuç değerlendirildiğinde, ebeveynlerin 
değerlendirmelerinde çocuklarından beklentilerinin de önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Bu süreçte yetersiz bilgi kaynakları ile birlikte tanıya yön vermek, görülme sıklığında doğal olarak artışla sonuçlanacaktır. Belki de bu yapılan çalışmanın en önemli eksikliğinin öğretmen değerlendirmelerinin ve çocuklar ile yapılacak özel görüşmelerin uygulanmaması oluşturmaktadır. 


Özellikle bireysel görüşmelerin en önemli olduğu popülasyonu oluşturan ergen grubunda bu oranın bu kadar yüksek olması bu durum ile açıklanabilir. Zira uzaktan bakan bir göz bazen ergenlik döneminde görülebilecek gelişimsel pek çok sorunu bir bozukluğun parçası olarak değerlendirme eğiliminde olabilir.

Yapılan çalışmalarda DEHB ’nin ortalama sıklığı % 5- 10 arasında değişmektedir. Ortalama sıklığının % 7 civarında olduğu söylenebilir. Yukarıda bahsedildiği gibi yapılan epidemiyolojik değerlendirmelerde klinik olarak değerlendirme yapılan popülasyondaki verilerin tercih edilmesi DEHB nini sınırları daha net çizilebilen bir sorun olarak algılanmasına katkı sağlayacaktır. Zira DSM – V ile birlikte tanılamanın da daha kolay yapılabileceği de göz önüne alınacak olursa gelecek bir zaman içerisinde benzer çalışmanın tekrarında, çalışmacıların ergen popülasyonunda çok daha yüksek verilere ulaşabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. 

Okuyucular;

Amerikan Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezinde ki ilgili çalışmaya;

http://www.cdc.gov/nchs/slaits/nsch.htm
The New York Times’ da ilgili makaleye;

http://www.nytimes.com/2013/04/01/health/more-diagnoses-of-hyperactivity-causing-concern.html?pagewanted=2&hp&pagewanted=all&_r=2&_r=1&

Medscape tıbbi paylaşım platformundaki ilgili eleştirel nitelikteki video ve makaleye;

http://www.medscape.com/viewarticle/782295 


bağlantılarından ulaşabilirler.

Dr. Genco USTA

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı

www.cocukpsikiyatri.org
- Ankara
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey….

Randevu için 0 312 466 38 00 - 0 542 466 38 88