Anne Şiddet Gördüğünde…

Anne Şiddet Gördüğünde

5 yaşındaki çocuk elindeki kalemlerden kırmızı rengi itina ile seçerek resimdeki evin her yerini sert bir şekilde boyamaya başladı. Ailesindeki herkesi çizdiğinde resimde kendisinin kocaman gözlerinin olmasına rağmen kollarının olmadığını fark ettim. Her bir aile bireyi kâğıdın ayrı bir köşesine çizilmiş ve ilginç bir şekilde resmin tüm akışına ters kocaman siyah bir tava resmin ortasında duruyordu. Duvara bir tavanın fırlatılması ile sonuçlanan bir anne baba kavgası sonrasında başlayan gece korkuları için gelen bir küçüğün resmiydi bu.

Bir yazarın dediği gibi bazen onarılmaz ve kapanmaz yaralar vardır içimizde. Böyle durumlarda şair şiir yazar, ressam resim yapar, heykeltıraş heykelini yapar. Belki de çocuklarda böyle durumlarda yapabildikleri en iyi şey yaparak her şeyi içlerine hapsederler. Yaşamlarının ilk gözlemleyebildikleri ilişki modeli olan anne ve babasının ilişkisini içselleştirirler.

Onların normali, yaşamaları gereken ilişkisi anne ve babasınınki olur bir anda. Hayatları boyunca ilişkilerinde anne ve babalarından öğrendiklerini taklit ederler. Erkek çocuk ilişkilerinde babayı oynarken, kız çocuk annesini yaşar. Annesine ve babasına benzerler ile evlenme eğiliminde olan yapılar bir anda kendisini babası gibi psikopat veya annesi gibi güçsüz ve ezildiğinde bunu kabullenen birisini ararken bulacaktır kendisini. Kadın yaşamı boyunca ilişkilerinde hor görülmesine, aşağılanmasına rağmen aynı şekilde bir önceki ilişkisini tekrar ettiğini düşünür. “Böyle bir insanla nasıl hala beraber olabiliyorum” cümlesini sık sık kendisine söylemesine rağmen annesi gibi davranarak o insanla olan beraberliğini sürdürmeye devam eder.

Uzm. Klinik Psikolog Nihal Arvas Yanık’ın kaleminde daha mutlu ve umutlu çocuklar yetiştirmek için şiddet döngüsünün nasıl kırılması gerektiğini okuyacaksınız.

ŞİDDETTE DÖNGÜYÜ KIRAMAMAK

Ülkemizde özellikle kadına yönelik şiddet sıklıkla gündeme gelmektedir. Kadınların şiddete uğradıklarını beyan etmesi, açılan davalar, medyaya yansıyanlar bu gündemi dönem dönem canlı tutmaktadır. Ancak bir de topluma yansımayan, duyulmayan, görülmeyen şiddet eylemleri vardır. Bunların birçoğu “kabul görmüş” “normalleştirilmiş” eylemlerdir. Bu normalleştirilmenin ardına bakacak olursak kırılamayan bazı döngüler olduğunu fark edebiliriz.

Kadına şiddet döngüsü

İlk aşama erkeğin kontrolcü, psikolojik şiddet uyguladığı aşama olmaktadır. Bazı kadınlar bu aşamada “gerginlik olmaması için” boyuneğici tutum sergilerken bazıları savunucu konuma geçmektedirler.

İkinci aşamada erkeğin öfkesi artar ve öfkesini kontrol edemediği için şiddet eylemi gerçekleşir. Bu aşamada kadın “en az hasarla süreci atlatmak” üzerine odaklanmaktadır.

Üçüncü aşama şiddetin hemen ardından ortaya çıkar. Bu aşamada erkek bahaneler sunmakta, özür dilemekte ve “sevecen”, yapıcı bir tutum sergilemekte ve “değişeceğini” söylemektedir. Kadın erkeğin bu telafi çabalarına inanmak ve şans vermek ister. Bu şekilde süreç ilk aşama ile devam eder. Kadınların eşlerini sevmeleri ve eşlerinin günün birinde düzelecekleri hayali ile yaşamaları döngüyü başa çevirir. Bu döngü kadınların şiddet yaşantısı içerisinden çıkmasına engel olmaktadır.

Kadınlar Neden Şiddet Gördükleri İlişkiden Çıkmıyorlar?

Şiddet (dayak) ilk karşılaştığında, kadın tepki verir, şaşırır. Ancak kendisine ağır gelen bu süreci normalleştirme ihtiyacı şiddeti bir kaza gibi görmeye onu iter. Yeniden şiddet gören kadın sonraki aşamada, şiddete bir neden atfeder. İlk başlarda kadın şiddete uğradığı düşüncesini korurken şiddetin devam ettiği durumlarda bu düşünceyi sürdürme eğilimi azalır. Sonunda şiddet gündelik hayatın bir parçası haline gelir ve kadın kendi gerçeklik algısını yitirmeye ve zamanla kendisini suçlu hissetmeye başlar. Eva Lundgren böyle bir durum yaşayan kadın için “Yavaş yavaş kendi kendisine bakışı, erkeğin ona bakışıyla örtüşmeye başlar. Kendisini, bir kadının nasıl olması gerektiğine dair erkeğin öne sürdüğü normdan uzak görür. Şiddetin nedeni kadının kendisi olur.” ifadelerini kullanmıştır.

Kadını ilişkide tutan etmenlere bakacak olursak; erkeğe acıma, erkeğin kendisine ihtiyaç duyduğunu düşünme, şiddetin sorumluluğunu üstlenme, her şeyin zamanla düzeleceğine inanma, şiddeti normalleştirme, hatta küçümseme ve travmatik bağlama (Stockholm Sendromu) gibi nedenler olduğunu görüyoruz.

Ayrıca güç dengesizliğinin belirgin olduğu, şiddetin gelişigüzel uygulandığı durumlarda şiddet gören birey şiddetin durduğu anları bir lütuf gibi algılar. Bu nedenle de kendisine şiddet uygulayan kişiye karşı olumlu duygular geliştirir ve ondan ayrılması zorlaşır.

Eva Lundgren, Şiddetin Normalleştirilme Süreci isimli kitabında kadının başta anormal olarak gördüğü şiddeti bir süre sonra sorgulamamaya başladığını, sevgi ve dayağın nedenlerini özdeşleştirerek şiddeti kabul edilebilir gördüğünü belirtmektedir. Normalleştirme sürecine girmiş bir kadın partnerini şiddet kullanan biri gibi görmek istemez.

Çocukluk Döneminde Şiddet Gören Bireyin Şiddet Eğilimli Eş Seçimi

Bu noktada yeni bir döngü karşımıza çıkıyor. Kadınların eş seçimleri ile ilgili yapılan araştırmalar, yetiştikleri aile ortamının bu süreçte etkin rol oynadığını göstermektedir. Öfke kontrolü olmayan, şiddet eğilimli babaların kızlarının evliliğine bakıldığında, eşlerinin de öfke kontrolü olmayan ve şiddet eğilimli bireyler olduğunu görebiliyoruz.

Mantıksız gelen bu döngüde etkin olan durum bilinçaltımızdır. Bilinçaltımız mantıkla değil duygusal kayıtlarla işlemektedir. Kız çocuğunun bağ kurduğu ilk erkek babadır. Dolayısıyla bu bağ ve ilişki bir erkekle kurulan yakın ilişkinin nasıl olabileceğine ilişkin çocuk üzerinde model oluşturmaktadır. Kadın hayatını birleştireceği eşi seçerken çocukluğundaki baba modelinden farkında olmadan izler aramaktadır. Yani çocukken, kendisini onaylamayan, kontrolcü, yeterince sevgisini hissettirmeyen baba boşluğunu, benzer bir erkeği seçerek doldurmaya çalışmaktadır.

Uzm. Klinik Psikolog Nihal Arvas Yanık
Çocuk ve Genç Psikoterapisti
Çocuk psikolojisi ve psikiyatrisi ile ilgili herşey....
cocukpsikiyatri.net - cocukpsikiyatri.info - cocukpsikiyatri.org

Randevu için 0 312 466 38 00 - 0 542 466 38 88